Çocuk Ailenin Yansımasıdır!
Ebeveynlerin tutumları, algı biçimleri, hayata karşı bakışları çocuğun kişiliğinin biçimlenmesinde etkili olmaktadır. Kişiliğin temeli 0–6 yaş arasında atılmaktadır. O dönemde yaşanan her şey ve aile yaşantıları, daha sonraki hayatımızın da belirleyicileri olacaktır. Çocuk bu dönemde hem birey olmaya hem de özdeşleşim kuracağı bir modele gereksinim duyar.
0–6 yaş döneminde uygulanan terbiye ve disiplin anlayışı, yaşanılan korkular, sevinçler, üzüntüler ve daha birçok şey peşimizi yetişkinlikte de bırakmayacaktır.
Ebeveynler güvenli çocuklar yetiştirmek istiyorlarsa önce kendileri birbirlerine, çevrelerine ve çocuklarına güvenmelidirler. Kimseye güvenilmeyen bir evde büyüyen çocuk “İnsanlar güvenilmezdir.” mesajını alacak ve şimdi ya da gelecekte güven problemleri yaşayacaktır.
Evde eşler birbirlerine ya da çevrelerine yalan söylüyorlarsa, çocuk bunu bir iletişim kalıbı olarak benimseyecektir. Özellikle de sorunlar yalan söyleyerek çözülüyorsa, o da sorun çözmek için yalana başvuracaktır. Yine ailede çocuk, fiziksel ya da sözel şiddete tanık oluyorsa bunun bir çözüm yolu olabileceğini öğrenecektir.
Çocuğa neyin doğru neyin yanlış olduğunu söylemek yetmez. Davranış ve tutumlarımızla da bunları göstermemiz gerekir. Sizin doğrularınız çocuğunuzun da doğruları olmak zorunda değildir. Her anne-baba bilinçdışı bir arzuyla çocuklarını kendi tasarladığı bir kalıba sokmaya çalışır. Hâlbuki çocuk bizim bir uzantımız değildir. Onu da bir birey olarak görmek gerekir. Ne düşünüp, ne hissedeceğine onun adına karar veremezsiniz. Doğruyu ve yanlışı öğretip seçim şansı tanımalısınız.
Bir seçim yaptığında iyi ya da kötü sonuçları olabileceğini anlatın ve ardından seçimi ona bırakın. Bazen hata yapmasına izin vermelisiniz. Unutmayın ki hata yapmazsa doğruyu hiçbir zaman bulamaz. Hata yaparak tecrübe edinecektir ve tecrübe hepimizden çok daha kıymetli bir öğretmendir.
Çocuğunuza bazı özgürlükleri tanıyın ona sorumsuzlukla özgürlüğün farkını öğretin. Sonsuz bir özgürlük sunmak çocuğunuza yarar değil zarar getirir. Her çocuk sınırlara ihtiyaç duyar. Aile olarak sınırlarınız olmalı ve bu sınırlar ne çok katı ne çok gevşek olmalıdır.
Eğer ebeveynlerden biri ya da her ikisi olaylar karşısında çabuk yılıyorsa, paniğe kapılıyorsa, kolayca ağlayabiliyorsa, çocuk da bunu tıpkı diğer tutumlar gibi model alacaktır. Siz duygularınızı yönetebiliyorsanız o da yönetmeyi öğrenecektir. Hayal kırıklığı yaşamayı ama bir zaman sonra üstesinden gelmeyi öğrenebilmesi size bağlıdır. Sürekli kendi hayal kırıklıklarıyla meşgul anneler, çocuklarına bunlarla yaşmayı ama hiç üstesinden gelememeyi öğretirler.
Yanlış tutumlardan biri de çocuğa koşullu bir sevgi sunmaktır. “Bunu bir daha yaparsan seni sevmem”, “Artık senin annen\baban olmayacağım” gibi geri bildirimler, bir müddet sonra çocuğunuzun da sizin sevginizi sınamasına yol açacaktır. Yetişkin olduğunda da insanları şarta bağlayarak sevecek ve başkalarının da onu öyle sevdiğini sanarak ilişkilerinde yara alacaktır.
Çocuğunuza zaman ayırın. Kendini ifade etmesi için yüreklendirin ve dinleyin. Yaşına uygun sorumluluklar verin. Her istediğini alarak onu anlık mutluluklara sevk etmenin ileride ona zarar vereceğini aklınızdan çıkarmayın. Ebeveynler olarak göreviniz çocuklarınızı sadece mutlu etmek değil onlara hayatı öğretmek olmalıdır.
Alıntıdır.