Haydi Gülümseyin!
Artık günümüzün bilim insanları “İnsan ömrünü nasıl olur da uzatırız?” diye araştırmalar yapıyorlar. Araştırmalardan elde ettikleri sonuç gerçekten ilginç; “Uzun ömürlü olmak istiyorsanız, gülümseyin!”. Ama gerçekten gülümseyin, gülüyor gibi yapmayın. Çünkü güldüğünüz zaman, beyninizin halk arasında mutluluk hormonu denilen, serotonin hormonunu salgılıyor. Bu hormonun da organizmaya yararları büyük. Gülümsediğinizde kalbinize daha çok oksijen gidiyor, bedeninizdeki bütün kaslar gevşiyor ve hücreleriniz yenileniyor. Üstelik karşınızdaki kişiye pozitif enerji gönderiyorsunuz.
Lütfen şu soruları içtenlikle yanıtlayın!
- Sabahları uyandığınızda güne gülümseyerek mi başlıyorsunuz, yoksa yüzünüzde nemrut bir ifade mi oluyor?
- Sabahları eşinize ve çocuğunuza gülümseyerek “Günaydın!” diyor musunuz?
- Evden çıkıp, işe gittiğiniz süre içerisinde arabanızda, dolmuşta ya da otobüste yüz ifadeniz nasıl?
- Gün boyu nasılsınız? Asık suratlı mısınız? Gülümsüyor musunuz?
- Akşamları eve geldiğinizde günün tüm yorgunluğuna karşın ev halkına gülücükler mi armağan ediyorsunuz, yoksa gergin bir bakış ve kasılmış mimikler mi?
- Yoksa siz gülümsemek ve gülmek adına TV programlarına sığınanlardan mısınız?
- Geçmişteki mutlu günleri düşünüp ya da gelecekteki mutlu günleri düşleyip kendi kendinize gülümsüyor musunuz?
Ve bu sorular böylece uzayıp giderken; gülümsemek ve gülebilmek için “sanal bir ortamdan yardım beklemek”, ne acı bir durum değil mi?
Yoksa gülümsemeyi giderek unutuyor musunuz? Sevdiklerinize, eşinize, çocuğunuza ve kendinize gülümseyerek bakmıyorsak haksızlık yapmıyor muyuz? Hem çevremize hem de kendi hücrelerimize negatif elektrik yüklemiyor muyuz?
Aslına bakarsanız gülmek adına TV kanallarının karşısında savunmasız otururken “gülünç” duruma düşüyoruz. Çocuklarımızın ve kendimizin “niteliksiz komikliklere” boyun eğmesine izin vermemiz ne derece doğru? Yapaylıkların karşısında, çocuklarımıza da “yapay gülümsemeler” öğretiyoruz. İçten gelmesi gereken kahkahaların yerini alan saniyelik yapay gıdıklanmalar ne çocukların ne de anne babaların seratonin hormonunu harekete geçirir. Oysa çocuklar mutluluktan gülümsemeli, anne babalar çocuklarına gerçek gülümsemeyi öğretmeli.
Yaşamda sorunlar her zaman var ve olacak! Sorunları konuşarak çözmeli ve aslında çok da uzun olmayan insan yaşamının kavga, küslük, eleştiri, yargılama ve surat asmayla değil de mutlulukla ve birbirimize gülümsemekle kaliteli ve doyurucu olacağı bilinmeli. Belki içinizden şöyle diyorsunuz: “Bu olumsuz yaşam koşullarında gülmeyi unuttuk bile.” Ancak unutmayalım ki hayatımızda her şey düzgün olduğu zaman mutlu olmak ve gülümsemek çok kolay. Önemli olan koşullar olumsuz olduğunda da, gülmeyi gülümsemeyi sürdürebilmek. Önemli olan mutsuzluklarımızı mutluluğa dönüştürebilmek. Önemli olan zor koşullarda bile pozitif enerjimizi kullanabilmeyi ve gülümseyebilmeyi çocuklarımıza öğretmek. Bu çok da zor değil; kendinize, sevdiklerinize, eşinize, çocuğunuza ve hayata karşı hücrelerinizi harekete geçirin ve gülümseyin.
Yürekten gülümsemeyi öğretmek, çocuğunuzun ömür boyu kullanacağı en büyük miras olacaktır ve size her zaman “gülümseyerek” teşekkür edecektir.
İlkim Öz