Psikolojik Danışmanlık Nedir, Ne Değildir?
“Davulun sesinin uzaktan hoş geldiği” bir meslek öğretmenlik, hele de rehber öğretmenlik… Rehber Öğretmen, Rehberlikçi vs. gibi ünvanlar bizleri tanımlamak için en çok kullanılan ünvanlar olsa da ben ‘Psikolojik Danışman’ ünvanının yaptığımız işi daha iyi tanımladığını düşünenlerdenim. Bu başka bir yazının konusu olacak kadar uzun bir mevzuu ve mücadele olsa da yeri geldiğinde değinmeden edemiyorum.
“Davulun sesinin uzaktan hoş geldiği bir meslek..” dedim, çünkü bir okulda psikolojik danışmansanız, her daim ne iş yaptığınızdan çok, ne iş yapmadığınızı anlatmak zorunda kalırsınız, hem de kendi meşlektaşlarınız olan diğer öğretmenlere ve idarecilerinize.. Yani en çok bilmesi ve anlaması gerekenlere…“Psikolojik Danışmanların Bir Günü” diye bir yazı yazdırsanız meslektaşlarıma, eminim gün içinde en az bir kaç kere aşağıdaki cümleye muhatap olduklarını yazarlar.”
“Keşke ben de rehber öğretmen olsaydım; derslere girmiyorsunuz, günde 6 saat çalışıyorsunuz, nöbet de tutmuyorsunuz zaten, bizden fazla ek ders ücreti alıyorsunuz. Bir de üstüne odanız var! Aman ne rahatsınız Rehber Öğretmen olmak varmış!”
Bu cümleyi her duyduğumda ne kadar sinirlensem de bıkmadan, usanmadan mesleğimizin ne olduğunu, ne olmadığını ve ne olmaması gerektiğini anlatmak gerekiyor diye düşünüyorum. Tam bu noktada kendime Einstein’ın “Önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur.” sözünü hatırlatsam da mesleğimizin imajının bu şekilde yıpratılmasına izin vermemek gerekiyor. İşte bu yüzden bir de burdan açıklamak gereği duyuyorum, aşağıdaki satırlar yukarıdaki cümleyi ve benzerlerini kullanan tüm öğretmenlere ve bu cümlelerle sürekli muhatap olup sinirleri bozulan tüm meslektaşlarıma gelsin!
Psikolojik Danışman neden derse girmez(!)?
Okullardaki rehberlik hizmetleri Psikolojik Danışmanlık Servisi’ndeki Psikolojik Danışmanlar ve Psikologlar tarafından yürütülür, sınıf rehber öğretmenleri de bu etkinliklerin yürütülmesinde etkin rol oynar. Yıllık rehberlik planları çerçevesinde bir takım etkinlik ve envanterleri Psikolojik Danışman uygular, bunun dışındakiler içinse sınıf rehber öğretmenlerine müşavirlik yapılır. Psikolojik danışmanlık bireyle, grupla ya da bütün sınıfla yapılabilir, bunun planlamasını yapacak Psikolojik Danışmanlardır. Her birey, her durum ve her sorun özeldir bundan dolayı danışmanlık türü de farklı olacaktır. Dolayısıyla psikolojik danışman gerek görürse derse girebilir, fakat bütün okuldaki rehberlik derslerine girmesini beklemek bir çok okulda tek psikolojik danışman olduğu düşünülürse realitede de zaten imkansızdır.
Psikolojik Danışman neden nöbet tutmaz!
Okullardaki nöbetçi öğretmenlik uygulaması disiplin ve güvenlik ile ilgili bir uygulamadır ve ne kadar doğru olduğu da tartışılır. Öğretmen; öğrencilerin serbest zaman dilimleri olan teneffüste nöbet tuttuğu yerde hem disiplin hem de güvenliği sağlar. Dolayısıyla bir otorite figürü olarak öğretmenin varlığı söz konusudur. Oysa danışmanlık eşitler arasında sürdürülebilecek bir durumdur. Dolayısıyla nöbet sırasında bir otorite figürü olan öğretmen daha sonra öğrenciyle sağlıklı bir danışmanlık ilişkisi kuramaz. Bu nedenle psikolojik danışman nöbet tutmaz, nöbet tutması doğru da değildir, ayrıca benzer sebeplerle diğer öğretmenlerin de nöbet tutmasını çok doğru bulmadığımı belirtmeliyim.
Psikolojik Danışmanın çalışma saatleri neden 6 saattir ve neden ek ders ücretini tam alır?
Haftalık 30 saatlik çalışma süresini psikolojik danışman, günde 6 saat çalışarak tamamlar ve dolayısıyla bunun karşılığı olan ek ders ücretini de tam alır. Diğer öğretmenler için ise ek ders ücreti 18 saatin üzerindeki her dersi için hesaplanır.
Psikolojik Danışmanın odası olmak zorundadır!
Bu maddeyi açıklama gereği bile görmeden geçiyorum. Azıcık düşünebilen her kişi bunun sebeplerini en az benim kadar iyi açıklayacaktır.
Psikolojik Danışman boş ders öğretmeni değildir!
Psikolojik Danışmanın idareciler tarafından en çok kıymetinin bilindiği zamanlar, okula bir öğretmenin herhangi bir sebeple gelemediği ve derslerin boş geçmek durumunda kaldığı günlerdir. Psikolojik Danışmandan derslere girmesini isteyen idarecinin gerekçesi ise şudur: “Hocam hem ders boş geçmez hem de rehberlik yaparsınız fena mı!” Nedense rehberliğe hep böyle günlerde ihtiyacı vardır öğrencilerin. Direndiğinizde; boş ders öğretmeni olmadığınızı, bu durumun mesleğinize ve öğrencinin gözündeki imajınıza zarar vereceğini söylediğinizde ilişkiler bozulur, zor günde sırt dönen kişi olursunuz. “Hocam bu gün bana yarın sana, birbirimize yardımcı olmalıyız!” diyen idarecilere kanmayın sevgili meslektaşlarım, derse girin tabi ki ama boş geçmesin diye değil siz istediğiniz ve gerekli gördüğünüz için…
Yukarıda sıraladığım başlıklara eklenecek bir çok durum daha vardır eminim ki ve her meslektaşım bu sıkıntılardan en az bir kaçını yaşamıştır ya da yaşıyordur. Yaşamıyorsa ne ala…
Mesleğimize ilişkin oluşmuş bu algının bu kadar kemikleşmesinde bizlerin de payı olduğunu düşünmüyor değilim. Bizler okul içindeki konumumuzu rolümüze ve mesleğimizin ruhuna uygun bir şekilde belirleyemediğimizde bu söylemlerle baş etmekte de başarılı olamıyoruz.
Bazen her birimiz farklı sebeplerle bu sözleri görmezden gelebiliyor, şaka deyip gülüp geçebiliyor, önemsemeyebiliyor ya da pes edip kabullenebiliyoruz. Ama ben ‘kötü kişi’ olmak pahasına da olsa dik durmayı her meslektaşıma tavsiye ediyorum. Emin olun işe yarıyor!
merhaba hocam.ben yazdıklarınızın hepsini okudum.Ama siz işinizi çok seviyor ve gerekeni yapıyor olabilirsiniz.Gerekeni yaptınız vakit ben hiç bir mesleğin kolay olmadığını düşünüyorum.Lakin sizin mesleği çoğu öğretmen arkadaşlar yatarak geçirdiği için ve bunun örneği bizde yani ana okulda mevcut olduğu için sizin mesleği boş gibi görüyorum.Sadece ana okulda boş görüyorum yanlış anlamayın lütfen yoksa ben aslında rehberliği de rehberlik yapanı da aslında çok seviyorum,severim.
Merhabalar,
Her meslek dalında şüphesiz çürük elmalar olabilir. Fakat şahıslar, meslekleri kötü, işe yaramaz ya da gereksiz yapmaz.. Şahışlar işlerini gereği gibi yapmıyorlarsa bu o kişinin kendisi ile ilgili bir durumdur.
Evet işte böyle kendimizi mesleğimizi savunmaya, herkezin keyfi kurallarına uymadan standartlarımızı yakalamaya ihtiyacımız var. Aslında standartlar mevzuatta belirlenmiş olmasına rağmen hala, başta başta idare olmak üzere diğer meslektaşlarımızın keyfi tutum ve davranışlarını anlamak pek de mümkün değil. Ülkemizde bir şeylerin değer bulması ya ölümünden sonra ya da iş işten geçtikten sonra ya da başka ülkelerde uygulanıp artık eskidikten sonra oluyor.