Uzman Psikolog Sibel Opak ile Röportaj: TATİL Mİ DERS Mİ?
Eğitim öğretim yılının son haftasında olmamız nedeniyle Uzman Psikolog Sibel OPAK ile yapacağımız ikinci röportajın konusu “Yarıyıl Tatili” olsun diye kararlaştırdık. Bazı veli ve öğrenciler için bir eğlence ve nefes alma fırsatı olan yarıyıl tatili, bazıları için de ders çalışmak için bulunmaz bir zaman dilimi. “Eğlence ve ders çalışma arasındaki dengeyi nasıl sağlamalıyız?” gibi merak edilen soruların cevabı röportajımızda işte ayrıntılar…
– Eğitim-öğretim yılının son haftasındayız. Karnelerini aldığında kimi öğrenciler mutlu, kimileri mutsuz olacak. Bu sonuçtan bağımsız bir şekilde “karneyi” nasıl değerlendirmek gerekiyor? Karne başarının mı yoksa gelişimin mi göstergesidir?
Karne; çocuğun akademik başarısını anlamanın bir yoludur. Ancak yolun tümü değil, bir kısmıdır. Yani karnesinde zayıf notlar olan bir çocuk kesinlikle ‘Her alanda başarısızdır.’ sonucu çıkartılmamalıdır. Her çocuğun başarılı olduğu ya da olabileceği bir alan vardır ancak bu alanlar her zaman karnede yer almaz.
Karne bence hem başarıyı hem de gelişimi gösterir. Öğrencinin hangi alanlarda ne kadar başarılı olduğunu, ya da kendini hangi konularda ne kadar geliştirmesi gerektiğini gösterir. Eğitim öğretim yılına başlanan nokta ile arada kat edilen yol karnede ortaya çıkar. Bu anlamda daha detaylı karneler çocuğun akademik alanda bulunduğu noktayı anlamamız açısından en önemli yol göstericilerdendir.
– Karnede ders başarısı düşük olan öğrenciye veliler nasıl yaklaşmalılar?
Veli çocuğunu okul hayatıyla yakından ilgiliyse, nasıl bir karne ile karşılaşacağını az çok tahmin ediyordur. Yani bu ebeveynler için karne bir sürpriz olmaktan çıkar, ki böyle de olmalıdır.
Çocuklarının karnedeki ders başarısı düşük ise veliler öncelikle sakin olmalı ve çocuğu ile beraber karneyi değerlendirmelidir. Düşük ders başarısı nedeniyle kendine olan güvenini kaybetmiş ve kendisine kızgın olan çocuğa veli de eleştirel ve empatiden yoksun bir tavırla tepki gösterirse, sorunu anlamaya çalışmak noktasında iletişim yollarını kapatmış olur ve çocuğun içinde bulunduğu duygudurumu daha da olumsuzlaşmaya başlar. Doğru yaklaşım biçimi çocuğu anlamaya yönelik bir tavır takınarak, bu durumun sebeplerini çocukla birlikte irdeleyerek anlamaya çalışmak, çözüme yönelik yapılması gerekenleri yine çocukla birlikte kararlaştırmak ve motive edici olmaktır.
Veliler, ‘Başarısız, tembel vb.’ sıfatlarla çocuğu etiketlememeli, çocuğun kişiliğine yönelik eleştirilerde bulunmadan yalnızca ders çalışma davranışına odaklanmalıdır.
– Akademik başarısı düşük olan öğrenciler ve aileler bu durumun nedenlerini tespit ederken özellikle hangi noktalara dikkat etmemeliler?
Veliler, ‘Başarısız, tembel vb.’ sıfatlarla çocuğu etiketlememeli, çocuğun kişiliğine yönelik eleştirilerde bulunmadan yalnızca ders çalışma davranışına odaklanmalıdır.
‘Sen zaten beceriksizsin!’ ‘Sen zaten başarısızsın!’ gibi cümleler çocuğun benlik saygısını yaralayacak ve kendini yetersiz hissetmesini sağlayacaktır. ‘Sanırım biraz daha çalışman gerekiyor, bu dönem fazla çalışmadığın için sonucu ne seni ne de beni mutlu etti.’ gibi cümleler hem sizin duygularınızı ortaya koyar, hem de çocuk bu cümleyi ruhsal dünyasında daha kolay ve daha pozitif bir şekilde anlamlandırır.
Rekabet ortamından uzaklaşan çocuk kendi yeteneklerini keşfetmeye daha açık ve öğrenmekten zevk alan bir öğrenci olacaktır.
– Ailelerin karneyi değerlendirirken yaptıkları en büyük hata öğrencilerin notlarını başka öğrencilerle kıyaslamak. Bu durumun çocuk üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?
Kıyaslamak, çocukları strese düzeyini artırır! Okul çağının her evresinde kendisinden daha iyi olanla kıyaslanma ihtimali çocukları mutsuz eder.
Kardeş ya da arkadaş ile kıyaslamak, çocuğun yaşıtlarıyla ve kardeşleri ile olan ilişkilerini olumsuz etkiler. Her çocuk bir bireydir ve kendi içinde değerlendirilmeli, kendi gelişiminden sorumlu olmalıdır. Çocukların bu noktada farkındalık kazanması ve kendilerini başkalarına göre değil de kendi geçmişlerine göre değerlendirmeyi öğrenmesi için ebeveynlerin bu konuda bilinçlenmesi gerekir. Ebeveynler bu konuda farkındalık kazanırlarsa çocuklarını gereksiz bir rekabet ortamına sürüklemeden, onları yıkıcı hırs ve öfke duygusundan uzaklaştırabilirler. Rekabet ortamından uzaklaşan çocuk kendi yeteneklerini keşfetmeye daha açık ve öğrenmekten zevk alan bir öğrenci olacaktır.
– Karnedeki notların durumuna göre çocuğu ödüllendirmek ya da cezalandırmak ne kadar doğru?
Ödül yolu ile çocuğun olumlu davranışını pekiştirme fikrini seviyorum! Bu zaten çocukların sorumluluğu ve başarması gereken bir durum olarak düşünmeniz normal ancak yetişkinler dahi, iyi bir iş başardıklarında ödüllendirilirlerse daha motive bir şekilde çalışırlar. Yetişkinlerde iş böyleyken çocukta nasıl olmasın?
Konu cezalandırmaya gelince fikrim biraz değişiyor. Cezanın bir diğer anlamı kötü bir sürpriz; çocuk ya olumsuz bir durumla karşı karşıya kalıyor ya da sevdiği bir nesne ya da durumdan mahrum kalıyor. Bu sebeple uzmanlarca cezalandırma kelimesi çok hoş karşılanmazken, ‘yaptırım’ kelimesi daha uygun bulunuyor. Yaptırım dediğimizde; çocuk ile yapılan anlaşmalarda önceden belirlenen kararların uygulanmasını ifade ediyoruz. Bir örnek ile açıklayacak olursak; diyelim ki çocuk ile anne-baba bir anlaşma yapıyor ve bu anlaşmada ‘Karnede 1’den fazla zayıf olursa tatilde bilgisayar oynamana izin vermeyeceğiz.’ gibi bir karar alınıyor. Bu tip kararlar alındığında alınan bu kararın birebir uygulanması çok önemlidir. Ebeveynler alınan bu kararlar doğrultusunda hareket eder ve istenilen davranış sergilenmediğinde bahsi geçen yaptırımı uygularsa tutarlı davranmış olur ve bu durum çocuğa olumlu bir şekilde yansır. Ayrıca uygulanması kararlaştırılan yaptırımın yapılması istenen davranışla ilgili olmasına da dikkat etmek gerekir.
Karnesi iyi ya da kötü, tatil bütün çocukların hakkı!
– 2 haftalık tatil veliler için eksikleri gidermek anlamına gelirken, öğrenciler için okul ortamından uzaklaşıp eğlenceli zaman geçirmek anlamına geliyor. Veli ve öğrencilere eğlence ve ders çalışma arasındaki dengeyi sağlamaları konusunda neler önerirsiniz?
Karnesi iyi ya da kötü, tatil bütün çocukların hakkı! Bir dönem boyunca -az ya da çok- çalıştılar ve emek harcadılar artık biraz dinlensinler, nefes alsınlar ve eğlensinler…
İki haftalık tatilin, bir haftası sadece dinlenme ile geçebilir. Diğer haftasında ise her gün 2 saat ders çalışarak 2. döneme hazırlık yapılabilir.
– Her karne döneminde Hababam Sınıfı’nda Mahmut Hoca’nın karneleri öğrencilere değil de velilere verdiği bölüm aklıma geliyor. Çocukların akademik yaşantısında ailenin etkisinin çok büyük olduğunu düşünürsek karneden velilerin çıkarması gereken mesajlar da var mı?
Kesinlikle karneden velilerin de çıkarması gereken mesajlar var. Anne babalar bence kendilerine şu soruları sormalılar: Çocuğumuzun sorumluluk bilincini geliştirmesi noktasında yapmamız gerekenleri yapıyor muyuz?, Ders çalışma alışkanlıklarını kazanması için çocuğumuza ne kadar destek oluyoruz?, Çocuğumuzun olumlu yanlarını da en az olumsuz yanları kadar konuşuyor muyuz?, Çocuğumuzla ilgili beklentilerimiz ne kadar makul; onun yetenek ve becerileri ölçüsünde beklentilere mi sahibiz yoksa ondan yapabileceklerinin ötesinde şeyler mi bekliyoruz?… Bu sorular daha da çoğaltılabilir, fakat bütün soruların ortak noktası sanırım şu, ‘Çocuğunuzla ilgili bir sorun durumundan bahsederken siz yapmanız gerekenler noktasında nerede duruyorsunuz?’ Asıl sorulması gereken soru bu!
– Ailelerin çocuklarla kaliteli zaman geçirmesi ve öğrencilerin eğitim-öğretim yılının ikinci dönemine daha yüksek bir motivasyonla başlaması için tatilde ne gibi etkinlikler yapılmasını önerirsiniz?
Ailenin, mümkünse hep birlikte zaman geçirebilecekleri programlar düzenlemesi herkese iyi gelecektir. Çocukların yaşına uygun sinema ve tiyatro gibi etkinlikler ya da birlikte yapılabilecek spor aktiviteleri de keyifli olacaktır. Ebeveynlerin ve çocukların stresten uzak verimli zaman geçirmeye ihtiyaçları vardır. Kendine güveni az olan çocuklar için, iyi olduğu bir konuyla ilgili aktivitelere katılması yararlı olacaktır.